Filmin yönetmeni Oğulcan Kırca. E oğul film yaparda başrole biricik babasını koymaz mı? Hele ki bu baba Levent Kırca ise koymaması ayıp olurdu. Neyse o da koymuş zaten. Filmin konusuna derin bir dalış yapmadan önce esas adamımızın yanaklarını sıkasım var. Levent Kırca tam öyle değil mi? Böyle oturt evinde sev. Oyunculuğu da tek kelime söylememi gerektirmeyecek kadar iyi. Mimikleri, hareketleri ve filmin dram olmasından gelen hüzünlü halleri, hepsi ayrı sevimli.
Şimdi de geldik içinden çıkamayacağım yer olan filmin konusuna. Öncelikle ben bir konusunu anlatayım sonra film hakkındaki yorumlarımı göreceksiniz zaten.
5+1 kişilik bir aile bu aile. Anne, baba, babaanne, iki oğul ve küçük kız. Evin küçük kızı Esra'nın gözü hep yukarlarda. İstasyonda çalışan bir babanın kızı olan Esra'yı ilk gördüğümde anladım ben paraya kaçacağını ailesi nasıl anlamadıysa... Esra'ya da ben küçük kız dedim ama gayet eşek kadar kız. O kısmı biraz kaçırmış olabilirim ama Esra sanırım bir fabrikatörün oğluyla kırıştırıyor. Bilinçsiz kırıştırmanın sonucu da hamilelik oluyor. Bak görüyor musun bunu da ben öğretiyorum. Arkadaşlar sonunda kızımız orospu oluyor. Bildiğimiz orospu.
Devreye evin oğlanlarından Önder giriyor. Tam bir sokak ağası. Yavrucağın alan kısıtlı anca sokaktakilere geçiyor sözü. Lise sondan terk çocuk. Sabırsız işte, kaç aylık doğdun acaba? İş bulma çabalarında olmayan işi gücü büyüklük taslamak olan kro bir kardeşimiz. Olmaz olsun öyle kardeş. Kardeşinin hamile olduğunu öğrendiği saniye saplıyor bıçağı kızın yavuklusuna. Sonrasında Hollywood filmlerinden çıkmışcasına pencereyi omuz darbesiyle param parça edip atıyor kendini aşağıya. Bu Hollywood değil bildiğin çizgifilmdi gençler. Bu Önder kayıplara karışıyor. Filmin sonunda bir bakıyoruz mafya olmuş İstanbullarda da babasının topuğuna sıktırıyor. Vefasız!!!
Evin en büyük oğlunun adını unuttum valla bence hepsi araya giren reklamlardaki çamaşır yıkayan kadınlar yüzünden. Biz bu çocuğa Hüsamettin diyelim. Haketti o. Zamanında kendine zengin eş bulmuşta evlenmiş. Helal sana Hüsamettin, Esra'nın yapamadığını sen yaptın. Amma ki zengin olunca burnu bir havalara kalkmış. Öyle ki ailesini bile küçük görüyor. Hiç hoşlanmadığım davranışlar bunlar. Çocuk gibi baba azarlıyor. Levent Amcam onun evinden çıkarken dilini tutamadı ama. Evin yardımcısına bu doğduğunda 1.5 kiloydu göt kadardı diyerek ezikledi bir güzel. Tamam aynen bu kelimeleri kullanmamış olabilir, sanırım onun cümleleri daha etkileyici olduğu için tek ağlatan sahne de o oldu.
Bahsetmeden geçemeyeceğim bir kısım daha var o da Hikmet Karagöz. Filmde Levent Amcamızın kankası oluyor kendisi. Ancak böyle de tatlı olunmaz ki, böyle tatlı tartışılmaz. İkinizde sevimli amcalarsınız hanginizi daha çok seveyim bilemedim.
Filmi fazla klişe buldum ben açıkcası. Ama sonuna kadar izledim mi izledim. Ay aman çok sıkıldım dedim mi demedim. Ama bir sonraki adımı sanki siz yazmışsınız gibi bilebilirsiniz. Beni tek şaşırtan yersiz bitmesiydi. Levent Amcamız oğlu tarafından topuğundan kurşunu yiyince flashback yaşıyor ve işe ilk başladığı zamanlara gidiyor. Filmde böyle bitiyor. Filmin kendini izletmesi oyunculuklardan sanırım. Hepside çok gerçekçi oynadılar bu pişmiş tavuğun başına gelmeyecek rolleri. Şunuda unutmamalı yine en sadık kız evlattı. Bak oğlanlara biri mafya olur topuğuna sıkar, biri zengin olur evden kovar. Ama kız evlat öyle mi? Orospu oldu yine anasını babasını korudu kocasına karşı. Ne varsa kızda var.
Yazımı Levent Kırca'nın filmde güldüren bir repliğiyle son veriyorum. Bu söz bize öğüt olsun mu?
" Bir iş için bir şükür, iki iş için iki şükür, üç iş için çok şükür! "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder