3 Eylül 2015 Perşembe

Diziler Geçidi #1 SHERLOCK

Yazmayalı o kadar uzun zaman oluyor ki, biraz hamladım sanırım. Hem zaten bununla ilgilenen birileri buralarda bulabilir miyim onu da bilmiyorum. Ama şöyle bir şey var ki bunu yazmazsam beyin ölümüm gerçekleşecek. O yüzden başlıyoruz ;



Dizimiz Sherlock. 21. Yüzyıl Sherlock'u. İzlediğim en iyi dizi mi? Hayır. O zaman neden Sherlock'u yazmaya karar verdim? Öncelikle bir yerden başlamak gerekiyordu. Diziyi yeni bitirdim ve dizi sahiden son zamanlarda beni en çok etkileyen dizi oldu. Bunlar yazmam için yeterli sebepler. Yazmasam olmazdı dememin sebebi de şu, dizimizin alışılmadık bir tarzı var bölümler konusunda. İngiliz havasından olsa gerek. Şimdiye kadar üç sezon çıktı ve bu sezon aralıklarını epey uzun tutuyorlar. Ayrıca bir sezonda üç bölüm var. Düşünsenize, bir-bir buçuk sene kadar bir diziyi bekliyorsunuz ve üç bölüm sonra dizi yine ara veriyor. Adamı çıldırtır, çıldırtıyor. Hele şu haberden sonra özellikle yazmazsam olmaz dedim: 4. sezon 2017 de çıkacakmış. Nazlı gelin bunlar resmen.



Yukarıda gördüğünüz bey benim kocam. O yüzden kızlar silin ağzınızın suyunu. Diyebilmek çok isterdim fakat değil. Yine de siz silin ağzınızın suyunu ayıptır. Bu bey Sherlock Holmes tam adıyla William Sherlock Scott Holmes yani esas oğlan. Kendisi etkilenmemeniz için tek hücreli bir 
canlı olmanızı gerektirecek kadar etkileyici. Bakın sadece kızlar hayran kalır demiyorum,
yok öyle bir şey erkekler de ağzı açık bakıyor bu adama. Baksınlar da az biraz örnek alsınlar. 
Sherlock Holmes bildiğimiz Sir Arthur Conan Doyle'un kaleminden çıkma Sherlock aslında. 
Zekasıyla dünyayı dize getiren, 221B Baker Street de yaşayan ve insanlarla arası pek iyi 
olmayan birisi. Ama sağolsun Benedict Cumberbatch öyle bir can vermiş ki karaktere, insan 
alıp evinde beslememek için zor duruyor -aslına bakarsanız zor durmaktan değil, imkanım 
olsa hiç durmam. Sherlock insancıl yanlarını saklamaya çalışsa da -bir kısmı gerçekten yok- 
arada patlak veriyor bu yanları ve inanın bana diziyi izlenesil kılan şeylerden birisi de bu 
oluyor. Bu arada benim koyduğum resme pek aldanmamak lazım çünkü kendisi bu 
şapkasından pek haz etmez aslında, belki bunu da gizliyor olabilir.


Şunu görünce sizin de evinizde besleyesiniz gelmiyor mu? Biliyorum ama ne yazık ki John Watson için de müsaade yok. Evet gördüğünüz kişi John Hamish Watson. Diğer Dr. Watson lardan biraz farklı ama kesinlikle daha iyi. Sherlock denilince aklınıza bu beyfendi gelmiyorsa kapatın yazıyı ve geldiğiniz mağarada inzivaya devam edin lütfen. Dr. Watson ünvanından da anlayabileceğiniz gibi hem bir doktor hem de bir asker. Harika değil mi? Bu özelliği ona Sherlock'la birlikteyken çok yarar sağlıyor. John'un kişisel özelliklerinde ise macera sever bir yan var. Bunu ilk bölümden itibaren sürekli dile getiriyorlar. Ayrıca bir de aşkı arayan bir adam John Watson, bunu dillendiren olmadı ama hiçbiriniz mi düşünmediniz? Sherlock'a ilk tanıştıkları andan beri sadık, tam bir dost. Aynı zamanda Sherlock'a hayran ve bunu sürekli söylemekten çekinmiyor -ne kadar sinir bozucu olduğunu söylemediği zamanlarda. Ayrıca morn John Watson'ın bir de blog'u var. Ay herkes blogger olmaya kalkıyor kuzum! Sherlock'la çözdükleri suçları anlattığı ve baya tutan bir sayfası. Bir de, bu yüz size bir yerlerden tanıdık geldi mi? Hatırlayamadıysanız bir bakın bakalım Martin Freeman nerelerde boy göstermiş.


Bunlarda diğer karakterlerimiz. Numaralarına göre kısaca anlatacağım.
1. Mycroft Holmes soyadından da görülebileceği gibi Sherlock'un ağabeyi oluyor. Devlette çok önemli bir yeri var. Sherlock kadar -hatta belki daha da- zeki ama ne yazık ki yarısı kadar etkileyici değil. Aile bağlarından ve insan ilişkilerinden uzak bir insan olarak hayatını sürdürüyor. 

2. Molly Hooper karakterinin dizide barınma sebebi Sherlock'a aşık olması. Merak etmeyin spoiler falan vermedim. Kızı gördüğünüzün saniyesi de anlayabilirdiniz bunu. Ben sevemiyorum bu karakteri. İyi, saf, etkileyici olmasa da bi zekası var ama olmuyor yani sevemiyorum. Seven izleyicilerden özür dileyerek diziden çıkmasını umuyorum. 

3. Jim Moriarty kötü karakter olmadan dizinin keyfi çıkmazdı zaten. Değişik bir kötü karakter bu. Sevmedim demeyeceğim ama adamı biraz ürkütüyor. Sanırım olması gereken de bu.

4. Mrs. Hudson kesinlikle hizmetçileri değil, kendisinin de bir çok kez belirttiği gibi. Şeker gibi kadın ama. Hiç bir yan karakteri sevmiyormuşum gibi oldu sanırım ama bu kadını seviyorum. Bizimkilerin ihtiyacı olan anneleri gibi, ana yüreği ya.

5. Greg Lestrade bu adamı da seviyorum. Başkomiser gibi bir şey ama dizide ne dediklerini bilmiyorum. Başlarda Sherlock'u çağırmak için kem küm etse de, sonraları bakıyoruz kendisi tek bir dava çözmüyor. Yine de saf bi adam sana puanım yüs otur.

6. Irene Adler ah ah ah bu kadın için ne yazılar yazarım ama kahretsin hepsi spoiler olur. Bizim işimiz spoiler vermek değil tanıtım yapmak. Şunu söylemeliyim ki kadını gördükten sonra ne kadar önemli ve ne kadar etkileyici, ne kadar zıtlıklarla dolu bir kadın olduğunu anlayacaksınız. The Woman. En akılda kalıcı sahneler bu kadına adanmış neredeyse, bunu söyleyip geri çekiliyorum. İzler görürsünüz çok merak ettiyseniz.

7. 221B Baker Street dizimizin ana mekanı. Çok da hoş bir yer. Tam bir öğrenci evi. Ayrıca gerçekten bu evin müzesi varmış Londra'da meraklılarına duyurulur. Bu mekan bir karakter olmasa da onun da bir ruhu var diyerek aramıza alıyoruz.

8. Sherlock ve John bunlar için söylemem gereken çoğu şeyi söyledim ama şunu tekrar dile getireceğim, beraberken harikalar. Resmen sırıtarak izliyorum. Çoh seviyos biz çoh beyeniyos, ailecel izliyos. O konuşmalar, davranışlar hele azıcık duygusallaşınca tamam diyorum burası nirvana.

9. Mary Morstan bu bayan hakkında konuşmak da spoiler olur diye korkuyorum o yüzden üstün körü anlatacağım. Bu kadını sevip sevmemek konuşunda hep bir çelişkiye düşüyorum. Değişik bir kadın ama sevilince tam seviliyor. 


Ben bu dizi bitirdim. Yeni sezonunu sabırsızlıklar bekliyorum. O sırada da kafa dağıtmak için bu yazı çıktı ortaya. İyi mi oldu bilmem, belki yakın zamanda tekrar yazarım. İzleyin bu diziyi. İzleyin izlettirin. Aman ya da izlemeyin, mahrum kalın. Keyfiniz bilir.

Bir sonraki şuçta görüşmek üzere!
Olmadı di mi.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder